Herkese Merhaba!
Ve ve ve Ön Okuma Partisinin son durağındayım sayın takipçilerim :)
Üçüncü ve son kitabımız olan MABET'in ön okuması ile karşınızdayım :)Kitap tanıtımı ile Ön okumayı aşağıda bulabilirsiniz :) Çekiliş ise sayfanın sonunda bulunmakta :)
Herkese bol şans!!!
“Planım : Şehre gir. Nadia’yı al. Bir çıkış yolu bul. Bu kadar basit.”
Bir hafta önce on yedi yaşındaki Lela Santos’un en iyi arkadaşı Nadia intihar eder. Oysa bugün, uğurlama merasiminin ters gitmesi sayesinde Lela cennette, uzaktaki büyük kapılarla çevrili şehre, cehenneme bakıyordur. Karanlık ve yolunu şaşırmış yaratıklarla dolu olan İntihar Kapıları’ndan kimse kendi isteğiyle geçmez. Ama Lela herhangi biri değildir, en yakın arkadaşının ruhunu kurtarmaya kararlıdır – kendi ahiret hayatını feda etmek zorunda kalsa bile.
Lela, Nadia’yı bulmaya çalışırken bu karanlık şehrin uçsuz bucaksız sokaklarında devriye gezen muhafızlara yakalanır. İçlerinde insana en yakın olan liderleri Malachi, diğerlerinden tek bir nokta dışında farklıdır: ölümcül etkileyiciliği. Lela ile tanıştığında Malachi de kendi planını yapar: Nadia’yı geride bırakmak pahasına bile olsa Lela’yı şehirden çıkar. Çünkü Malachi, Lela’nın bilmediği bir şeyi bilmektedir: Bu karanlık şehir Lela’nın hayatını geçirmek zorunda kalacağı en kötü yer değildir. Malachi, onu bu kaderden uzak tutmak için her şeyi yapmaya hazırdır.
Nadia ilerledi ve gazozu bana verdi. Yüksek sesle,
“Onu öldürmediğin takdirde alabilirsin,” dedi.
‘Seni ölmekten beter ederim’ sesimle, “Bak, Tegan,”
diye açıkladım. “Annemi dört yaşımdan beri görmedim ve o yaşta da ona bunu
sormayı akıl edememiştim.
Tegan sanki ona az önce The Bachelor’ı4 izlemekten çok keyif aldığımı söylemişim gibi
kafasını salladı. “Çok kötü oldu bu. Kübalı olmanı isterdim. O sandviçleri yok
mu, çok seviyorum.”
Nadia gözlerini kapayıp kafasını salladı. “Ee, gidip
pizza söylesen nasıl olur?” Tegan’a bir menü verdi. Tegan güzelce manikür
yapılmış parmağıyla bizi işaret eti ve mutfağa geçti.
Çantamı oturma odasındaki masanın üstüne koyarken Rhode
Adası Üniversitesinden gelen büyük ve kalın zarfı gördüm. “Aman Tanrım, bu
yoksa düşündüğüm şey mi?”
Nadia başını salladı. “Bugün geldi. Sana da geldi mi?”
“Hayır. Yani, şimdilik.” Zarfı elime alıp gözlerimi
üzerine diktim. Gülümseyerek, “Tebrikler, Nadia,” dedim. “Görünen o ki bu akşam
kutlayacak bir şeylerimiz var.”
Pek de sevinçli olmayan bir hâlde, hafifçe gülümsedi.
Pek de sevinçli olmayan bir hâlde, hafifçe gülümsedi.
“Sağ ol.”
Döndü ve belli ki onu takip etmemi bekleyerek mutfağa
doğru yürüdü. Bense elimde zarf, neyin değiştiğini anlamaya çalışarak öylece
durdum. Altı ay önce başvuru yapmam için beni resmen zorlamıştı. O ana kadar gelecek
hakkında hiç ciddi ciddi düşünmemiştim. Her an hayatta kalmakla öyle meşguldüm
ki. Ne var ki Nadia’yla tanışmam her şeyi değiştirmişti. Böylece başvuruyu
doldurup postaladım. Nadia önceleri son derece heyecanlıydı. Beni kampüsü
gezdirmeye götürmüş, ikimiz de kabul edilirsek ne kadar güzel olacağı hakkında
durmadan konuşmuştu, fakat son zamanlarda bu konu hakkında konuşmayı
bırakmıştı. Zarfı yerine koyup mutfağa gittim.
Birkaç saat sonra eğlence odasındaki dev plazmanın
önünde yayılıyorduk. Tegan bayılacak gibiydi. Üçüncü Merlot şarabı kadehiyle
birlikte kendinden geçmişti.
Nadia sanki şarabı dökmeyeceğinden emin değilmiş gibi,
kendi kadehini göğsünden yukarı sürükledi. “RAÜ’ne girişimi kutlayan ilk
kişisin. Tegan pek etkilenmedi, çünkü Wellesley›ye gidiyor ve annem...»
Gazozumu bardak altlığının üzerine koyup sesi kapadım.
“Pek mutlu değil galiba.”
Bayan Vetter çoğu şeyden mutlu değildi, özellikle de
Nadia’yla arkadaş olmamdan. Nadia’nın babası ölmeden önce onu tanımıyordum. Bu
yüzden ona şüphelenme fırsatını vermeye çalışmıştım.
Nadia başını sallayıp bir yudum şarap aldı. “Teg’le
birlikte Wellesley’ye gitmemi istiyor.”
Hüzünle gülümsedi. “Burada kalmayı tercih ederim. RAÜ
babama yeterdi...”
Ayağa kalkıp pencereye yürüdüm ve kalın perdeleri aralayarak dışarıdaki Narragansett Körfezi’ne baktım. Okul fikrini ortaya atan oydu, ben de tüm bunları onunla birlikte yapmayı düşünüyordum.
Ayağa kalkıp pencereye yürüdüm ve kalın perdeleri aralayarak dışarıdaki Narragansett Körfezi’ne baktım. Okul fikrini ortaya atan oydu, ben de tüm bunları onunla birlikte yapmayı düşünüyordum.
Arkamı döndüğümde, aklından geçenleri okuyabiliyorum
dercesine bana baktı. “Ben de seni özlerim Lela. Ama çok kafana takma. Okula
beraber gideceğiz, burada. Aklıma sahip çıkmak için sana ihtiyacım var.”
Bana bunu bir kereden fazla söylemişti; onu dibe
batmaktan kurtardığımı. “Bana gereğinden fazla güveniyorsun,” diye geveledim.
“Sen kendine gereğinden az güveniyorsun. Haydi. Sana
ihtiyacım var. Muhteşem ağız burun kırma yeteneklerini beni sabahları derse
zamanında yetişeyim diye uyandırmak için kullanabilirsin.” Ellerini çenesinin
altında birleştirip gözlerini kırpıştırdı. “Oda arkadaşı mıyız?”
“Oda arkadaşı mı? Odamı hiç gördün mü sen?”
Umutlanmayı reddederek güldüm. Daha kabul bile almamıştım.
Omuzlarını silkti. “Biraz dağınık. Bir de garip bir
şekilde fotoğrafçılığa taktın. Ama idare ederim.”
“Ya, fotoğraf makinesini bana veren sensin.”
Güldü. “Hiçbir şeyden bu kadar pişman olmamıştım. Bir
canavar yarattım.”
Bütün yaşamımı başıma ne geldiğini unutmaya çalışarak
geçirmiştim. Nadia’yla tanıştığımdan beri tekrar yaşamak, hissetmek istediğim
anlar oluyordu. Bana on yedinci yaş günümde o fotoğraf makinesini verdiğinde,
işte arkadaşlığımız gerçek dermişçesine, bana her şeyi fotoğraflama iznini de
vermişti.
“Doğum günün geldiğinde pek de şikâyet etmiyordun.”
“Hayır. Bana verdiğin poz bir harikaydı.” Newport
sahilindeki en sevdiği noktada onun kusursuz bir fotoğrafını çekmek için çok
çabalamış, güneşin doğru yere gelmesini bekleyerek kayaların üstünde saatlerce
oturmuştum.
Nadia ne düşündüğümü biliyormuş gibi güldü. “Yeni bir
poz yakaladım, evimize asabiliriz!” Kolunu bana doladı. İstemsiz bir refleksle
irkildim. Bir yıldır arkadaştık ve hâlâ bir dokunuşla bile ürperiyordum. Birçok
kişi iznim olmadan ellerini üzerime koymuştu ve her ne kadar kurtulmak istesem
de bu içgüdüsel irkilme benim bir parçamdı. Kolunu üzerimden çekti ve bana özür
diler gibi gülümsedi ki bu bana kendimi daha da kötü hissettiriyordu. Yanlış
bir şey yapmamıştı. Rahatsız birisi olmam onun hatası değildi.
ETKİNLİK TAKVİMİ
Secevek Biri – Addison Moore | 15 – 19 Ocak
1.Gün: Tuğçe’nin Kitapligi
2.Gün: Anime ve Kitap Sever
3.Gün: Yorum Durağım
4. Gün: Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi
5.Gün: Kördüğüm Hayaller
1.Gün: Tuğçe’nin Kitapligi
2.Gün: Anime ve Kitap Sever
3.Gün: Yorum Durağım
4. Gün: Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi
5.Gün: Kördüğüm Hayaller
Sessiz İntikam – Laura Landon | 16 – 20 Ocak
1.Gün: Tuğçe’nin Kitapligi
2.Gün: Anime ve Kitap Sever
3.Gün: Yorum Durağım
4. Gün: Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi
5.Gün: Kördüğüm Hayaller
1.Gün: Tuğçe’nin Kitapligi
2.Gün: Anime ve Kitap Sever
3.Gün: Yorum Durağım
4. Gün: Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi
5.Gün: Kördüğüm Hayaller
Mabet – Sara Fine | 17 – 21 Ocak
1.Gün: Tuğçe’nin Kitapligi
2.Gün: Anime ve Kitap Sever
3.Gün: Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi
4. Gün: Yorum Durağım
5.Gün: Kördüğüm Hayaller
1.Gün: Tuğçe’nin Kitapligi
2.Gün: Anime ve Kitap Sever
3.Gün: Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi
4. Gün: Yorum Durağım
5.Gün: Kördüğüm Hayaller
KİTAP ÇEKİLİŞİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazan güzel ellerinize sağlık (:
ve Lütfen! Küfür içeren veyahut içeriğinde reklam olan yorumları yazmaktan sakınalım. Sormak istediğiniz sorular için bloğun sağ üst köşesinde bulunan İletişim kısmından her zaman mail atabilirsiniz. (: