8 Şubat 2014

Ön Okuma: MABET || Sarah Fine || Çekiliş & Kitap Tanıtımı & Ön Okuma || ÖN OKUMA PARTİSİ

Herkese Merhaba!
Ve ve ve Ön Okuma Partisinin son durağındayım sayın takipçilerim :)
Üçüncü ve son kitabımız olan MABET'in ön okuması ile karşınızdayım :)Kitap tanıtımı ile Ön okumayı aşağıda bulabilirsiniz :) Çekiliş ise sayfanın sonunda bulunmakta :)
Herkese bol şans!!!



Kitap Tanıtımı
“Planım : Şehre gir. Nadia’yı al. Bir çıkış yolu bul. Bu kadar basit.”
Bir hafta önce on yedi yaşındaki Lela Santos’un en iyi arkadaşı Nadia intihar eder. Oysa bugün, uğurlama merasiminin ters gitmesi sayesinde Lela cennette, uzaktaki büyük kapılarla çevrili şehre, cehenneme bakıyordur. Karanlık ve yolunu şaşırmış yaratıklarla dolu olan İntihar Kapıları’ndan kimse kendi isteğiyle geçmez. Ama Lela herhangi biri değildir, en yakın arkadaşının ruhunu kurtarmaya kararlıdır – kendi ahiret hayatını feda etmek zorunda kalsa bile.
Lela, Nadia’yı bulmaya çalışırken bu karanlık şehrin uçsuz bucaksız sokaklarında devriye gezen muhafızlara yakalanır. İçlerinde insana en yakın olan liderleri Malachi, diğerlerinden tek bir nokta dışında farklıdır: ölümcül etkileyiciliği. Lela ile tanıştığında Malachi de kendi planını yapar: Nadia’yı geride bırakmak pahasına bile olsa Lela’yı şehirden çıkar. Çünkü Malachi, Lela’nın bilmediği bir şeyi bilmektedir: Bu karanlık şehir Lela’nın hayatını geçirmek zorunda kalacağı en kötü yer değildir. Malachi, onu bu kaderden uzak tutmak için her şeyi yapmaya hazırdır.

Nadia ilerledi ve gazozu bana verdi. Yüksek sesle, “Onu öl­dürmediğin takdirde alabilirsin,” dedi.
‘Seni ölmekten beter ederim’ sesimle, “Bak, Tegan,” diye açıkladım. “Annemi dört yaşımdan beri görmedim ve o yaşta da ona bunu sormayı akıl edememiştim.
Tegan sanki ona az önce The Bachelor’ı4 izlemekten çok ke­yif aldığımı söylemişim gibi kafasını salladı. “Çok kötü oldu bu. Kübalı olmanı isterdim. O sandviçleri yok mu, çok seviyorum.”
Nadia gözlerini kapayıp kafasını salladı. “Ee, gidip pizza söy­lesen nasıl olur?” Tegan’a bir menü verdi. Tegan güzelce mani­kür yapılmış parmağıyla bizi işaret eti ve mutfağa geçti.
Çantamı oturma odasındaki masanın üstüne koyarken Rho­de Adası Üniversitesinden gelen büyük ve kalın zarfı gördüm. “Aman Tanrım, bu yoksa düşündüğüm şey mi?”
Nadia başını salladı. “Bugün geldi. Sana da geldi mi?”
“Hayır. Yani, şimdilik.” Zarfı elime alıp gözlerimi üzerine diktim. Gülümseyerek, “Tebrikler, Nadia,” dedim. “Görünen o ki bu akşam kutlayacak bir şeylerimiz var.”
Pek de sevinçli olmayan bir hâlde, hafifçe gülümsedi.
“Sağ ol.”
Döndü ve belli ki onu takip etmemi bekleyerek mutfağa doğru yürüdü. Bense elimde zarf, neyin değiştiğini anlamaya çalışarak öylece durdum. Altı ay önce başvuru yapmam için beni resmen zorlamıştı. O ana kadar gelecek hakkında hiç ciddi ciddi düşün­memiştim. Her an hayatta kalmakla öyle meşguldüm ki. Ne var ki Nadia’yla tanışmam her şeyi değiştirmişti. Böylece başvuruyu doldurup postaladım. Nadia önceleri son derece heyecanlıydı. Beni kampüsü gezdirmeye götürmüş, ikimiz de kabul edilirsek ne kadar güzel olacağı hakkında durmadan konuşmuştu, fakat son zamanlarda bu konu hakkında konuşmayı bırakmıştı. Zarfı yerine koyup mutfağa gittim.
Birkaç saat sonra eğlence odasındaki dev plazmanın önünde yayılıyorduk. Tegan bayılacak gibiydi. Üçüncü Merlot şarabı ka­dehiyle birlikte kendinden geçmişti.
Nadia sanki şarabı dökmeyeceğinden emin değilmiş gibi, kendi kadehini göğsünden yukarı sürükledi. “RAÜ’ne girişimi kutlayan ilk kişisin. Tegan pek etkilenmedi, çünkü Wellesley›ye gidiyor ve annem...»
Gazozumu bardak altlığının üzerine koyup sesi kapadım. “Pek mutlu değil galiba.”
Bayan Vetter çoğu şeyden mutlu değildi, özellikle de Na­dia’yla arkadaş olmamdan. Nadia’nın babası ölmeden önce onu tanımıyordum. Bu yüzden ona şüphelenme fırsatını vermeye ça­lışmıştım.
Nadia başını sallayıp bir yudum şarap aldı. “Teg’le birlikte Wellesley’ye gitmemi istiyor.”
Hüzünle gülümsedi. “Burada kalmayı tercih ederim. RAÜ ba­bama yeterdi...”
Ayağa kalkıp pencereye yürüdüm ve kalın perdeleri arala­yarak dışarıdaki Narragansett Körfezi’ne baktım. Okul fikrini ortaya atan oydu, ben de tüm bunları onunla birlikte yapmayı düşünüyordum.
Arkamı döndüğümde, aklından geçenleri okuyabiliyorum dercesine bana baktı. “Ben de seni özlerim Lela. Ama çok kafana takma. Okula beraber gideceğiz, burada. Aklıma sahip çıkmak için sana ihtiyacım var.”
Bana bunu bir kereden fazla söylemişti; onu dibe batmaktan kurtardığımı. “Bana gereğinden fazla güveniyorsun,” diye geve­ledim.
“Sen kendine gereğinden az güveniyorsun. Haydi. Sana ihti­yacım var. Muhteşem ağız burun kırma yeteneklerini beni sabah­ları derse zamanında yetişeyim diye uyandırmak için kullanabi­lirsin.” Ellerini çenesinin altında birleştirip gözlerini kırpıştırdı. “Oda arkadaşı mıyız?”
“Oda arkadaşı mı? Odamı hiç gördün mü sen?” Umutlanmayı reddederek güldüm. Daha kabul bile almamıştım.
Omuzlarını silkti. “Biraz dağınık. Bir de garip bir şekilde fo­toğrafçılığa taktın. Ama idare ederim.”
“Ya, fotoğraf makinesini bana veren sensin.”
Güldü. “Hiçbir şeyden bu kadar pişman olmamıştım. Bir ca­navar yarattım.”
Bütün yaşamımı başıma ne geldiğini unutmaya çalışarak ge­çirmiştim. Nadia’yla tanıştığımdan beri tekrar yaşamak, hisset­mek istediğim anlar oluyordu. Bana on yedinci yaş günümde o fotoğraf makinesini verdiğinde, işte arkadaşlığımız gerçek der­mişçesine, bana her şeyi fotoğraflama iznini de vermişti.
“Doğum günün geldiğinde pek de şikâyet etmiyordun.”
“Hayır. Bana verdiğin poz bir harikaydı.” Newport sahilindeki en sevdiği noktada onun kusursuz bir fotoğrafını çekmek için çok çabalamış, güneşin doğru yere gelmesini bekleyerek kayala­rın üstünde saatlerce oturmuştum.
Nadia ne düşündüğümü biliyormuş gibi güldü. “Yeni bir poz yakaladım, evimize asabiliriz!” Kolunu bana doladı. İstemsiz bir refleksle irkildim. Bir yıldır arkadaştık ve hâlâ bir dokunuşla bile ürperiyordum. Birçok kişi iznim olmadan ellerini üzerime koy­muştu ve her ne kadar kurtulmak istesem de bu içgüdüsel irkilme benim bir parçamdı. Kolunu üzerimden çekti ve bana özür diler gibi gülümsedi ki bu bana kendimi daha da kötü hissettiriyordu. Yanlış bir şey yapmamıştı. Rahatsız birisi olmam onun hatası de­ğildi.

ETKİNLİK TAKVİMİ


Mabet – Sara Fine  | 17 – 21 Ocak
1.Gün: Tuğçe’nin Kitapligi
2.Gün: Anime ve Kitap Sever
3.Gün: Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi
4. Gün: Yorum Durağım
5.Gün: Kördüğüm Hayaller

KİTAP ÇEKİLİŞİ






Subscribe to Our Blog Updates!




Share this article!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazan güzel ellerinize sağlık (:
ve Lütfen! Küfür içeren veyahut içeriğinde reklam olan yorumları yazmaktan sakınalım. Sormak istediğiniz sorular için bloğun sağ üst köşesinde bulunan İletişim kısmından her zaman mail atabilirsiniz. (:

Return to top of page
Powered By Blogger | Design by Genesis Awesome | Blogger Template by Lord HTML