Elizabeth
Bathory
|
Vampir miti,"Blood Countess" olayı gibi birkaç olağandışı
bilgiden yola çıkılarak ,tarihsel bir olgu gibi gösterilebilir.
16. yy Macar Kontesi Elizabeth Bathory'nin yaptıkları ,korku hikayelerine
rakip olacak cinstendi. Bazıları O'nun şeytandan daha kötü olduğunu söyleseler
de ,işlediği suçlar "kötü" kavramının çok ötesindeydi.Bram
Stroker, vampirler hakkındaki romanının araştırmasını yaptığı sıralarda
Sabine Baring -Gould'un "The Book Of Werewolves " adlı kitabına
rastladı.Bu çalışmada "Blood Countess" denilen merhametsiz bir
kadının yaptıkları anlatılıyordu.Görünüşe bakılırsa bu hikaye
Stroker'ın Kont Drakula'yı yaratmasında esin kaynağı olmuştur. Gerçekte
Elizabeth'in kuzeni Stephan Bathory bir gün Transilvanya'da bir prens olacaktı.
Elizabeth iyi eğitim görmüş,akıllı bir kadın olmasına rağmen çok acımasız
ve zalim bir kişiliğe sahipti. Anlaşılan kocasının ölümünden sonra
ortaya çıkan ölüm korkusuyla ,uşaklarına ve kölelerine karşı sadist
davranışlar içersine girmişti. Sonsuzluk ya da uzun hayat olmazsa bile en
azından kan banyosu yaparak genç görünümlü bir ten elde etme çabasındaydı.
Kocası
bir asker olarak, savaşta esir düşmüş Türk askerlerine duygusuzca işkence
ederdi ve Elizabeth aslında, nasıl zulmedileceği hakkında bilgileri kocasından
almıştı.
Bathory, kurbanlarını dövmeyi
alışkanlık haline getirdiği gibi aynı zamanda onları sakat bırakırdı.
Yine
söylentilere bakılırsa Castle Csejthe adlı evinin yakınlarında kurbanlarından
bazılarını kışın karlı ve soğuk havasında üzerlerine buzlu su dökerek
dondururdu. Bunun dışında olası yamyamlık davranışları da
sergilemekteydi. İddiaya göre Bathory bir defasında, yaşayan hizmetçi bir
kızın vücudundan bir çok ısırık almıştır. Blood Countess 'ın genç
kalma umutları için bakire genç kızların kanıyla banyo yaptığı gibi
efsanevi hikayelerde vardır. Başka bir kaynağa göre de 650 kızı öldürüp
kanlarını içtiği söylenir.Yine de kesin olan tek bir şey vardır ki, o
da Elizabeth Bathory gerçekten varolmuş ve şeytanca işler yapmıştır.
Bathory 1610 yılında,
genç yaştaki kızları öldürme teşebbüslerinden sonra tutuklandı. Büyücülükle
ilgisi olduğu iddiası tutuklama nedeni olarak gösteriliyordu. Söylentilere
göre, kurbanların cesetleri kanlar içinde şatosunda bulunmuştu.1611 yılında
yapılan 2 duruşmada Bathory'nin işlediği suçlar hakkında tek ve gerçek
ifadesi alındı.Kendisi bizzat mahkemede ortaya çıkmadığı halde ,uşakları
orda bulunuyordu. Mahkemenin ardından Kontes'in sadık uşakları yetkililer
tarafından öldürüldü ve Elizabeth, Karpatya dağlarında bulunan şatosundaki
yatak odasına ,ölümünden yıllar sonrasına değin hapsedildi. O'nun hakkında
anlatılan efsaneler hala devam etmektedir. Bugün bile bazı insanlar
Bathory'nin hayaletinin ,anavatanı olan Karpatya'da geceleri etrafta dolaşarak
kan aradığını söylerler.
Elizabeth Bathory'nin
hikayesi bize, vampir efsanelerinin, akli dengesi bozuk bir katilin gerçek
hayatta yaptıklarının yanlış yorumlanmasıyla ne kadar fazla
desteklenebileceğini ve cahil insanların inançlarını nasıl
beslediklerini göstermektedir.
DRAKULA
Bram Stoker
|
Bram Stoker'ın anıtsal
eserinin yanı sıra,19.yy.'da vampirler hakkında yazılmış başka
eserlerde vardır.1819 yılında Dr. John Polidori "Vampyre"'indeki
kahraman/suçlu vampir Lord Ruthven karakterini ünlü şair Lord Byron'un
etkisi altında kalarak yaratmıştır. Polidori, temelinde Lord Byron'dan aldığı
önerilerle bir vampirin ürkütücü hikayesini ortaya çıkarttı. Bazı
insanlar bu hikayeyi aslında Lord Byron'un yazdığını düşünseler de,
durum böyle değildir. Hikayenin yazarı Polidori'dir. Mary Shelley'in yazdığı
"Frankenstein"adlı eseri ise,o dönemin rekabet halindeki aynı tür
vampir hikayelerinin dışında yer almaktadır.
Daha sonra 1872'de
Stoker'ın İrlandalı bi yurttaşı olan Joseph Sheridan Le Fanu tarafından
"Carmilla" yazılmıştır. Bu eserin Stoker'ın çalışmasını
etkilediğine şüphe yoktur.Yine de La Fanu'nun eserindeki vampir dişiydi.
Biraz
daha geriye bakacak olursak 1847'de yazılmış "Varney The Vampyre"
adındaki esere rastlarız. Döneminde popüler bir korku hikayesi olmasına rağmen,kalitesi
tartışılır.
Yazılmış bütün
hikayeler arasında Bram Stoker'ın "Drakula"sı en iyi vampir
hikayesidir. Bir yüzyıldan daha fazla zaman sonra bugün bile 1897'de yarattığı
Drakula en çok bilinen vampir imajıdır. Yine de aslında 2 Drakula vardı.
Biri
Stoker'ın uydurma yaratığı,diğeri ise gerçekte yaşamış olandı. Gerçek
olan Vlad Tepeş, kazıklı Vlad ya da şeytan anlamına gelen Drakul olarak
biliniyordu. Aynı zamanda O'na "Drakul'un oğlu"anlamına gelen
Drakula da deniliyordu.
Vlad Drakula
|
Vlad Drakula 15.yy'da yaşamış
gerçek bir Romanya prensiydi. Ordusunu Türklere karşı kışkırtmakla ünlüydü.
Romanya'da
bugün bile O'na bir kahraman gözüyle bakılmaktadır.(Örneğin Romanya
ordusu, modern bir saldırı helikopterine AHO1-RO Drakula ismini vererek O'nu
onurlandırmışlardır.) Kahraman olmasının yanı sıra Vlad bir seri katil
ve en favori öldürme şekli kazığa geçirmek olan canavar ruhlu bir adamdı.Bu
bir çeşit çarmıha germe işlemiydi,ama kurban çarmıha asılmak yerine
uzun,sivri bir sırıkla alttan kazığa geçiriliyordu. Diğer bir şekilde söyleyecek
olursak kazık vücudu dikey bir şakilde geçerdi. Daha sonra bu bir orman
dolusu vücut,onları seyretmekten ve kulak tırmalayıcı seslerini
dinlemekten zevk alan Vlad Drakula için sergilenirdi. İddiaya göre Vlad bir
keresinde 20.000 Türkü bu şekilde öldürüp düşmanlarını korkutup uzak
tutmak için kazığa geçirilmiş tüm bedenleri bostan korkulukları gibi sıra
sıra dizmişti. Vlad caniliğini sadece kurbanlarını kazığa geçirmekle sınırlandırmıyor
aynı zamanda onları pişirip doğramaktan da zevk alıyordu.
Vlad Drakula gerçek bir
vampir olmadığı gibi yine de modern vampir hakkında en inanılabilir tanıma
sahipti. Vlad Drakula yemeklerinde kurbanlarının kanlarını çorba gibi ekmeğini
batırıp içerdi.Bu söylenti 1463'te bulunan en kurallara uygun ve dürüstçe
hazılanmış belgelerden biri olan "The Story of a Bloodthirsty Madman
called Dracula of Wallachia"ile uygunluk göstermektedir. Yani Vlad'ın
insan kanı içmekten gerçekten zevk alıyor olması oldukça mümkündü.
Kazıklı
Voyvoda (Vlad)
|
Vlad Drakula'nın etkisi
altında kalan, Bran Stoker'ın yarattığı vampir daha esaslıydı ve oldukça
açık bir şekilde bilinen film versiyonlardaki kötü karakterden çok daha
çirkindi. ---1922'de yapılan Alman filmi Nosferatu'da Stoker'ın tam olarak
istediği gibi betimlenmiş olduğu söylense bile--- Şunu hatırlatmak
gerekir ki;efsaneye uygun olarak vampirler esasen çirkin,kokulu,çürümeyen
cesetlerdi. Stoker ve 1922 filmi Nosferatu,modern,nazik ve kibar versiyonlarından
çok farklı olarak grotesk bir vampir geleneğini izlemişlerdir.
Paranormal dünyada, vampirlerin geceleri
dolaşması ve gündüzleri de mezarlarında kalması, astral projeksiyon
fenomenlerinden biri olabilir. Bunu a fiziksel bedenden ayrılan ruhun astral
uçuşa geçmesi ve üç boyutlu maddesel dünyadan ayrılması olarak açıklayabiliriz.
Astral beden fiziksel bedenden ayrılarak –inançlara göre-
beden dışı tecrübelerle seyahat eder. Eski dini inançlarda yoğun
olarak bahsi geçen bu tecrübe vampirlerin kan ararken kullandıkları bir yöntem
olarak algılanmaktadır.Bunlara ilaveten, vampirizm de geçen kimi psiko cinayetlerin işlenmesinde modern tıpta açıklanan bazı bilimsel temellerin sonuçları görülmektedir. Bu açıklamalar 1990 yılında Daniel C. Scavone’un kabataslak üzerinden geçerek yazdığı “Vampires” kitabında yazdığı senaryolarla bağlantılıdır.
Katelepsi ise vampirizm vakalarında yapılan hatalarda görülen bir başka hastalık türüdür. Bu hastalıkta hasta kendiliğinden hareket etme yeteneğini yitirerek bir kez aldığı duruşu değiştirememesi ve bazen tam olarak edilgen duruma gelmesidir. İlginç olan hastanın, normal bir insanın rahatsız olacağı konumlarda hareketsiz olarak uzun süre kol ve bacaklarını tutabilmesidir. Bu da tarihte bazı insanların nasıl diri diri gömüldüğüne ilişkin bir neden sayılabilir. Duyma ve görme yeteneğine sahip olan çevresindeki olanları algılayabilir ve bilinci yerindedir. Kaslarını hareket ettiremediği için yardım çağrısı yapması imkansızdır. Bu psikomotor hastalık vampirizm ile ilgili yaratılan kafa karışıklığına ve insanların vaktinden önce kefen giymesine dair ciddi bir analiz ve hayal gücü üretmemize yardımcı olacaktır. Ortaçağ Karanlığında bu tür belirtiler gösteren insanlardan korkan halk onların vampir olduğunu ve derhal gömülmesini talep etmiştir.
Burada psikolojik faktörlerde büyük rol oynamaktadır. Eğer kitlesel olarak bir vampir inancı var ise, onlar bunun gerçek olduğunu düşünmeleri normaldi ve bilim dışı inançların etkisinde olan bir kitleden nasıl gizemli veya doğal fenomenleri açıklanması beklenebilir ki? Vampir inancı da bu şekilde açıklanamayan şeylerin dayatıldığı bir kültür olarak günümüze kadar gelmiştir. Cehalet ve korkunun, hurafelerin kuvvetlendirilmesinde ve yayılmasında çok önemli katkısı olmuştur. Ve günümüzde ya da gelecekte olan olaylarında önümüze bakmak için, insan ruhsal yapısı değişmedikçe vampirizm olgusundaki meydana gelen sonuçların başka varyasyonlarının üretilmesinin an meselesi olduğunun aşikar olduğunu söylemek gerekir.
işte nikimin sebebi <3 Elizabeth Bathory
YanıtlaSilkalpkalp
Blood Countess'i daha önce de okumuştum. Gerçek olması tüyler ürpertici ya :(
YanıtlaSil