YAĞMUR SONRASI - Sarah Jio
Çimenlerden gelen ayak seslerini duyunca, yardımcımız
Çimenlerden gelen ayak seslerini duyunca, yardımcımız
Maxine’i
görebilmek için sesin geldiği tarafa baktım. İşte,
elinde
tepsisiyle yaklaşıyordu. Üzeri dolu bir gümüş tepsiyi
sadece
tek eliyle taşıyor ve bize doğru yürüyordu. Babam, her
zaman
onun zarif biri olduğunu söylerdi ve gerçekten öyleydi
de.
Yürümüyor, adeta havada süzülüyordu.
“Size
bir şeyler getireyim mi, kızlar?” diye sordu Maxine o
güzel,
ağır aksanlı sesiyle. Görünüşü, küçüklüğümden bu yana neredeyse
hiç değişmemişti. Yumuşak yüz hatları, kocaman, parlak,
yeşil gözleri ve vanilya kokan yanaklarıyla ufak tefek bir
kadındı. Artık hafifçe kırlaşmaya başlayan saçları, düzenli bir
şekilde topuz yapılmış ve tek bir teli bile dışarı fırlamamıştı. İnce
beline, her zaman temiz ve yeni kolalandığı her halinden
belli olan, beyaz bir önlük takardı. Civardaki çoğu ailenin
hizmetçileri olsa da Fransız bir yardımcı çalıştıran tek ev
bizimkiydi ve bu durum, annemin briç partilerinde hemen dikkat
çekmesini sağlardı.
“Böyle
iyiyiz, Maxine. Teşekkürler,” dedim, kolumu onunkine dolayarak.
“Aslında,
bir şey var,” diye araya girdi Kitty. “Anne’i Gerard ile
evlenmemesi konusunda ikna edebilirsin. Onu sevmiyor.”
“Bu doğru mu, Antoinette?” diye sordu Maxine. Evimize çalışmaya geldiği gün daha beş yaşındaydım. Beni şöyle bir süzdükten sonra, “Sende Anne yüzü yok. Bundan sonra sana Antoinette diyeceğim,” demişti. Bu isme bayılmıştım.
“Tabii ki değil,” diye yanıt verdim çabucak.
“Sadece Kitty’nin huysuzluklarından biri işte.” Kitty’ye hoşnutsuz bir bakış atarak devam ettim. “Ben Seattle’daki en şanslı kızım. Gerard Godfrey ile evleniyorum.”
Gerçekten de şanslıydım. Gerard, uzun boyluydu ve köşeli yüz hatları, koyu kahverengi saçları, uyumlu gözleriyle birlikte son derece yakışıklıydı. Benim için bir önemi olmasa da oldukça varlıklıydı. Öte yandan annem, onun yirmi yedi yaşında First Marine Bankası’nın en genç müdür yardımcısı olma ayrıcalığını yakaladığını sık sık hatırlatıp duruyordu ki bu da babasının yerini devraldığında, Gerard’ın bir servete konacağı anlamına geliyordu. Gerard Godfrey’den gelen bir teklifi reddetmek için aptal bir kadın olmanız gerekirdi. Ve
aynı
ceviz ağacının altında bana evlenme teklifi ettiğinde, hiç
düşünmeden
evet demiştim. Annem
haberi duyduğunda sevinçten deliye dönmüştü. O ve
Bayan Godfrey, hiç şüphesiz ben henüz bir bebekken evliliğimizi planlamışlardı
bile. Callowayler, Godfreyler ile evlenirlerdi. Bu,
tıpkı kahve ile krema kadar doğal bir şeydi. Maxine,
buzlu çay sürahisini alıp bardaklarımızı doldurdu.
“Antoinette,”
dedi yavaşça,
“Sana hiç kız kardeşim Jeanette’nin
hikâyesini anlatmış mıydım?”
“Hayır,”
dedim. “Bir kız kardeşin olduğunu bile bilmiyordum.” O
an Maxine hakkında bilmediğim çok şey olduğunu fark
ettim.
“Evet,”
dedi sessizce, düşünceli görünüyordu. “Bir çocuğu sevmişti,
Lyon’lu köylü bir çocuktu bu. Birbirlerine delicesine
âşıklardı.
Ama anne ve babamız, onu başka bir adamın kollarına itti;
fabrikalarda yeterli bir maaşla çalışan bir adama. Böylece o
da köylü çocuktan ayrılıp, fabrika işçisiyle evlendi.”
“Ne
kadar üzücü,” dedim. “Peki, onu hiç yeniden gördü mü?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazan güzel ellerinize sağlık (:
ve Lütfen! Küfür içeren veyahut içeriğinde reklam olan yorumları yazmaktan sakınalım. Sormak istediğiniz sorular için bloğun sağ üst köşesinde bulunan İletişim kısmından her zaman mail atabilirsiniz. (: