
- Kitap Tanıtımı -
Bir İskoç dükünün kızı olan Jennifer Merrick, 'Kurt' lakabıyla anılan İngiliz Claymore Dükü Royce Westmoreland tarafından manastırdaki okulundan kaçırılır. Dük, düşmanlarının yüreğine dehşet salan, adını duyan herkesin dudağını uçuklatan bir savaşçıdır, ama Jennifer de onun ününü umursamayacak kadar inatçı ve yürekli bir kızdır. Ailesine saldırmak üzere olan savaşçı kendisini tutsak aldığında, ondan kurtulmak için akıl almaz bir zeka kıvraklığı ve özgüvenle, küstah, alaycı ve yakışıklı düşmanını şaşkına çevirir.
Ancak onun güçlü kollarında aşkı bulduğu andan itibaren Jennifer için hayat; gururunun, ailesine karşı hissettiği vefa ve koruma duygularının, karşı koyamadığı bir aşkla çatıştığı tehlikeli bir tuzağa dönüşecektir...
- Özeti -
Hikayemiz Jennifer Merrick’ın kız kardeşi Brenna ile babası tarafından kapatıldığı manastırdan Royce ‘un kardeşi Stefan Westmoreland tarafından kaçırılmasıyla başlar. Stefan kızları manastırın bahçesinde görüp Lord Merrick’in kızları olduğunu duyunca ikisini birer çuvala sarıyor ve hopp diye eyerlerine atıp, Royce’un çok sevineceğini düşünerek kampa doğru yola koyuluyor, tabi mücadeleci Jennifer’ı, Brenna kadar kolay eyerine atamıyor. Jenny kafasını taşa çarpıp bayılıyor ancak öyle atıyor.
Kampa varır varmaz Jennifer kurda kolay lokma olmadığını Royce’un çenesine bir yumruk ve kasıklarına bir tekme atarak gayet güzel gösteriyor. Ama Royce’un devasa boyuttaki iri vücunu , siyah saçlarını, duman rengi gözlerini, siyah pelerinini görünce etkilendi tabi hemen “Kara Kurt” ismini gerçekten hak ettiğini düşünüyor ve onunla ilgili efsaneleri hatırladığında yüreğini ufak bir korku sarıveriyor. Niye korkuyosa anlamadım mis gibi adam yani
Ama bu Jenny’yi tabiî ki de durdurmuyor. Royce’u önce cesur, kibirli,
hor gören tavırları ve küstah bakışlarıyla şaşkına uğratıyor,
sonracığıma askerlerin savaşmaktan yırtık pırtık olan giysilerini
dikeceğine onları daha da paramparça hale getirerek onu çok
sinirlendiriyor, tabi kendine ve Brenna’ya sağlam giysi ayırmayı
unutmuyor, kurnaz tilki tabi, en sonunda da nöbetçileri kandırarak erkek
kıyafetleriyle çok kurnaz planı sayesinde kaçmaya çalışıp, kaçarkende
yıllardır Royce’nın birlikte savaştığı cesur ve sadık dostu olan atı
Thor’un ölümüne sebep olarak onu çileden çıkarıyor, canım Royce çok
üzülüyor, jennyide çok pişman oluyor ama iş işten geçiyor tabi. Royce
çareyi Jennıfer’ı kendi çadırına almakta buluyor, böyle sürekli gözetim
altında tutuyor. Jenny’i yine rahat durmayıp Royce’nin yüzünü yaralıyor,
ama Royce ona yanağını kestiği gibi diktiriyor tabi. Kısa bir süre
sonra Royce Jenny’yle aynı çadırda kaldıkça, sürekli Jenny’nin altın
kızılı saçlarını, masmavi gözlerini, etkileyici ve davetkar bakışlarını,
yumuşak ve dolgun dudaklarını, ezgili kahkahasını düşünürken buluyor.
Aralarındaki güçlü çekime karşı koymaya çalışsada, beceremiyor ve buna
karşı çıkmamaya karar veriyor. Kamp Hardin Kalesine taşındıktan sonra
Brenna’nın bi hastalığı nüksediyor, aslında nüksetmiyor ama herkes öle
olduğunu sanıyor, Brenna umulmadık bi performans sergiliyor ve herkesi
inandırıyor. Jenny Royce’a Brenna’yı göndermesi için yalvarıyor, ne
istersen yapacağım diyor, tabi Royce’un ne istediği gayet açık, seni
diyor, başka bişey istese şaşarım zaten
Jenny kabul edip Brenna’yı gönderdikten sonra Royce istediğini alıyor.
Jenny ertesi gün Royce’un ona güvenerek onu tek başına bırakmasıyla onu
almaya gelen kardeşi William’la birlikte kaçıyor, o sıralar da ise
zavallım Royce onu göndermemek için onunla evlenmeyi bile düşünüyor, ama
Jenny’nin onu aptal yerine koyarak kaçtığını öğrenince içinde Jenny’e
karşı bi nefret doğuyor ve Kral Henry’nin muhafızları tarafından doğru
Londra’ya götürülüyor,hemde elleri bağlı olarak. Henry İşkoçlarla barış
istediği için ona Jennifer Merrick’le evlenmesini emrediyor ve ona dük
ünvanı veriyor. Sonuna kadar hakederek Claymore Dükü oluveriyor canım
benim
Evleniyorlar, ama; kendi rızaları olmadan, verilen emri yerine getirmek için, birbirlerine olan nefretlerini dile getirerek ve ufak bir farklılıkla, düğün gecelerinde değil, ertesi gün yani Royce’un Jenny’i kaçırmasından hemen sonra. Çünkü; Lord Merrick Royce’u varissiz bırakmak istiyordu, pis adam işte
ve bunun içinde nikah kıyıldıktan hemen sonra Jenny’yi manastıra
gönderip evliliğin bitmesini imkansız hale getirerek Royce’u varissiz
bırakıcaktı ama Jenny’yi götürecek rahibeler gecikince nikahı
erteletmişti. Bunu öğrenen Royce ise bunu engellemek için düğün gecesi
herkes mışıl mışıl uykusundayken Jenny’i yatağından kaçırıyor. Mecbur
kalarak Jenny’nin evde kalmış halası Elinor’u da beraberlerinde götürmek
zorunda kalıyor ve ertesi gün Claymore’ye giden yolda bi rahip
tarafından evlendiriliyorlar.Bütün bunlara rağmen evlilikleri kısa süre de yoluna giriyor, Aralarındaki olanlara açıklık getiriyorlar, Jenny’i babasının ona yapmaya çalıştığı kötülüğü öğrenince babasına yinede kızamıyor, onun kensini hala çok sevdiğini düşünüyor, ama babasının tek düşündüğü Royce’a olan bitmez tükenmez kini ve kendi gururu ama bunu saf ve sevecen Jenny’imiz anlayamıyor tabi ki bi türlü

Royce ve Jenny birbirlerini sevdiklerini dile getirmeselerde kendilerine itiraf edebilmişlerdi. Claymore’yi güzel günler bekliyordu. Jenny gün boyu yeni halkına uğraşlar buluyor, onlarla sohbet ediyor, Royce ve kendi adına onların sevgisini ve bağlılığını kazanıyordu, aferin ona
Çünkü yeni halkının Royce’den korktuğunu anlamıştı ve onun iyi ve güzel
yönlerini halkıyla paylaşıyordu. Akşamları ise Royce’un sadık
arkadaşlarıyla güzel ve eğlenceli sohbetler ediyor, onların kendi
aralarında şakalaşmalarını izliyor ve Elinor halasının yaptığı yemeklere
iltifatlarını dinliyor, Royce’un biran önce yatağımıza gitsek tarzı
şehvetli bakışlarını karşılıyor, yazık tabi
Elinor halasının Royce’un sadık dostu Arik’le yaptığı tek taraflı
diyaloglarını eğlenerek dinliyordu. Geceleri ise Royce ile tutkulu
geceler geçiriyorlardı, aaaa terbiyesizler

Ta ki Royce’un Jenny’ye verdiği “Ailene zarar vermiyeceğim” sözünü yanlış bir hata yaparak William’ın kendisini yaralayacağını zannederek ani bi refleks sonucu yani yanlışlıkla yoksa Royce'um isteyerek kimseye zarar vermez
onu öldürerek bozmasına kadar. Bu olaydan sonra Jenny’i Royce’la
aralarına büyük duvarlar örüyor. Royce ne kadar isteyerek yapmadığını
anlatmaya çalışsada, onun buz duvarını yıkmaya çalışıp, kalbini yeniden
kazanmaya çalışsada Jenny’i olumlu hiç bi tepki vermiyordu. Royce’un
onunla konuşma çabalarını soğuk tavırlarıyla geri çeviriyor, onun olduğu
yerden hemen kaçmaya çalışıyor, haketmediği halde Royce’uma katilmiş
gibi davranıyordu.
Öyle ki ülkeler arası turnuvada kocasının yanında değil de Merrick Klanının yanında yer alacak kadar. Normalde turnuvalara katılmayan Royce kralın emriyle katılmak zorunda kalmıştı. Sahaya çıktıktan sonra gözleri Claymore balkonunda karısını aradı ama yoktu. Jenny ise başını dik tutmaya çalışıyor kendisine dikilen kınayan bakışlara aldırmamaya çalıyordu. Ama canım Royce’um yine de onun tarafında yer almayan karısını büyük bi asaletle selamladı. Turnuva başlayınca Royce rakiplerini bir bir eliyordu, tabi ki başka türlüsü olamazdı. Sıra İskoçlara geldiğinde ise Jenny’i Royce’un ailesini yok etmesini izleyemeyeceğini düşünerekten korkup kaçıverdi. Ama benim kahraman Royce’um sevdiği kadına verdiği söz uğruna, aşkı için ölümü göze alaraktan sahada Merricklerle dövüşürken onlara dokunmadı. Aksine cani Merricklerin kendisini parçalara ayırmasına izin vermişti, gelen vuruyor, giden vuruyordu Royce’cuğuma, Neyse ki sonunda Stefan Jenny ‘nin kafasına dank ettiriveriyor bu durumu da Jenny salya sümük sevdiği adamı kurtarmaya geliyor da bende rahatlıyorum, sonracığıma Jenny ve Brenna ‘yı Merrick evlatlıktan reddediyor, kızlar bu duruma çokta tınn diyemiyorlar maalesef deseler güzel olurdu ama
Brenna’yla Stefan da evlenmeye karar veriyolar, ahh aşk işte yaa
Merrick bu yüzden Brennayıda evlatlıktan reddediyor. Royce ve Jenny
birbirlerini sevdiklerini, şükür yarabbim sonunda söylebildiler
sonra da nurtopu gibi bi oğulları oldu , Sonunda Claymore Dük ve Düşesi
halkının sarsılmaz sevgi ve sadakatını kazanmıştı.. Ehh tabi ki
Royce’da benim sevgi ve hayranlığımı kazandı, doğal olaraktan

- Kitaptan Bir Kısım -
Jennifer onun kırık kolunun yanında sallandığını görecek kadar yaklaşınca ağzından çıkacak çığlığı zorla bastırdı. Royce'un önünde durdu ve babasının öfkeyle yükselen sesini duyunca Royce'un ayaklarının dibindeki mızrağa baktı. "Al onu!" diye gürledi babası. "Mızrağı kullan Jennifer"
O zaman onun neden geldiğini anladı Royce: Akrabalarının başladığı işi bitirmeye gelmişti.
*** www.forumla.net 'den alıntıdır. *** Sevgilerle,







Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazan güzel ellerinize sağlık (:
ve Lütfen! Küfür içeren veyahut içeriğinde reklam olan yorumları yazmaktan sakınalım. Sormak istediğiniz sorular için bloğun sağ üst köşesinde bulunan İletişim kısmından her zaman mail atabilirsiniz. (: