7 Aralık 2012

Özgürlüğün Elli Tonu - Christian'ın Ağzından İlk Kitaptaki Röportaj - Kısım 1


 Elli Ton Fanlarına Duyurulurr !

www.grininellitonutr.com sitesinin adminleri güzel bir çalışma yapmışlar ve bu röportajı Türkçeye çevirip yayınlamışlar :) ( Site güzel olmuş bu arada incelemenizi tavsiye ederim:)
Bende bu durumu size burdan duyurmayı borç bildim haliyle, Birimci Kısım aşağıdadır.
Sevgilerle,  

Malumunuz Elli Ton Serisi dünyayı bir salladı, geçti. E.L. James okurları için bir sürpriz yaparak, son kitap olan
Özgürlüğün Elli Tonu'na bir artı bölüm eklemiş. Bu bölümde aynı röportaj Christian karakterinin ağzından anlatılıyor. Kitabın fan sitesinde meraklılar için bu bölümün çevirisi yayınlandı.
Uzun kestane rengi saçlar, solgun dudaklar ve kahverengi çizmelerin ofisime kafa üstü dalarak yarattığı kargaşa beni hızla ayağa kaldırdı. Gözlerimi devirdim ve doğal sıkıntımı bastırarak, yerde elleri ve dizlerinin üzerinde duran kıza doğru telaşla, beceriksizce ilerlerdim. İnce omuzlarını kavrayarak ayağa kalkmasına yardım ettim.


Temiz, berrak – mavi, mahcup gözler benimkilerle buluştu ve beni duraksattı. Gözleri en olağanüstü renkti - hilesiz, toz mavi- ve korkunç bir an için, gerçekten içimi gördüğünü düşündüm. Açık… hissettim.  Sinir bozucu bir düşünceydi.  Küçük, tatlı ve şu anda kızarmakta olan bir yüzü vardı, masum, solgun bir gül.

Bütün vücudunun bu şekilde olup olmadığını –kusursuz- ve bir sopanın şaklamasıyla ısınınca ve pembeleşince nasıl görüneceğini merak ettim. Siktir. Gittiği yönden endişelenerek, şımarık düşüncelerimi durdurdum. Sen ne bok düşünüyorsun Grey. Bu kız çok genç. Bana gözlerini dikip baktı ve neredeyse tekrar gözlerimi deviriyordum. Evet, evet, bebek, sadece bir yüz ve güzellik sadece tende güzellik. O büyük mavi gözlerden yayılan korunmasız, hayran bakışları dağıtmak istedim. (grininellitonutr.com)

Show zamanı Grey. Hadi biraz eğlenelim. “Bayan Kavanagh? Ben Christian Grey, iyi misiniz? Oturmak ister misiniz?”

İşte yine o kızarıklık.  Bir kez daha emretmeden önce onu inceledim.  Oldukça çekiciydi ve beceriksiz. Ufak, soluk, bir saç tokasıyla zorlukla dizginlenmiş kırmızımsı kahverengi saçlar. Bir esmer. Evet, çekiciydi. Elimi uzattım ve o mahcup bir özür kekeleyerek küçük elini benimkine yerleştirdi. Teni serin ve yumuşaktı ama el sıkışı şaşırtıcı bir şekilde sertti.

“Bayan Kavanagh rahatsızlandığı için beni gönderdi. Umarım sizin için sakıncası yoktur, Bay Grey.” Sesi çekimser bir müzikaliteye sahipti ve o büyük, mavi gözlerinin üzerinde çırpınan uzun kirpikleriyle, düzensizce göz kırpıştırıyordu.

Ofisime yaptığı pek de zarif olmayan girişi hatırlarken sesimdeki eğlenceyi saklayamadan kim olduğunu sordum.

“Anastasia Steele, Kate’le birlikte…Hmm… Katherine’le, Bayan Kavanagh’la birlikte, WSY Vancouver’da İngiliz Edebiyatı okuyorum.”

Gergin, çekingen bir edebi tip, ha? İğrenç giyinmişti. İnce bedenini  gizleyen şekilsiz bir kazak ve dizlerine kadar gelen kahverengi bir etek…  Yüce İsa,  hiç kıyafet zevki yok mu? Ofisimde gerginlikle etrafına bakındı – benden başka her yere.  Eğlenerek bu ironiyi not ettim.

Bu genç kadın nasıl bir gazeteci olabilirdi ki? Bedeninde tek bir iddialı kemik yoktu.  O tatlı, uysal, telaşlı… itaatkâr.  Uygunsuz düşüncelerimin gittiği yöne şaşırarak başımı salladım. Basmakalıp sözler mırıldanıp oturmasını istedim. Sonra zeki bakışlarının ofisimdeki resimleri değerlendirdiğini fark ettim. Kendimi durduramadan önce onları anlatırken buldum. “Yerel bir ressam. Trouton.”

“Çok hoşlar. Sıradanı, sıra dışılığa yüceltmişler.” Dedi rüyadaymışçasına, tablolarımdaki zarif, ince sanatta kaybolmuştu. Onun hassas profilini inceledim – küçük kalkık bir burun, yumuşak, dolgun dudaklar- sözleriyle benim duygularımı tam olarak yansıtmıştı.

“Sıradanı sıra dışına yüceltmişler”  Bu keskin bir gözlemdi. Bayan Steele, zekiydi. Ona katıldığımı mırıldandım ve bir kez daha yavaşça tenine yayınlan kızarıklığı izledim. Karşısına otururken, düşüncelerimi dizginlemeye çalıştım.

Büyük çantasından buruşuk bir kağıt ve küçük bir kayıt cihazı çıkarıp düşürdü.  Küçük bir kayıt cihazı?  Bu VHS kasetleri dışarı çıkaramıyor muydu?

Tanrım – onun parmakları o lanet olasıca şeyi iki kez benim Bauhaus sehpamın üzerine düşürmüştü. Belli ki daha önce bunu hiç yapmamıştı ama anlayamadığım bir nedenle bunu eğlenceli bulmuştum.

Normalde bu tür beceriksizlik, sakarlık beni rahatsız ederdi ama şimdi parmaklarımın altında gülümsememi gizliyordum ve onu kendim için ayarlama dürtüme karşı koymaya çalışıyordum. Onun telaşı daha ve daha büyürken aklıma, onun kas becerilerini bir binici kırbacının yardımı ile geliştirebileceğim geldi.

Serseri düşüncelerim koltuğa kaydı. Bana gizlice bakıyor ve dudağını ısırıyordu.

Becer beni! Bu ağızı daha önce nasıl fark edemedim?

“Özür dilerim, buna alışık değilim”

Belli oluyor, bebeğim – düşüncem ironik – ama şu anda umurumda değil çünkü gözlerimi senin ağzından alamıyorum

“Acele etmeyin, Bayan Steele”  Şımarık düşüncelerimi sıraya koymak için zamana ihtiyacım var.
Grey… orada dur. Şimdi!

“Cevaplarınızı kaydetmemin bir sakıncası olur mu?” diye sordu. Yüzü samimi ve beklenti doluydu. Gülmek istedim. Ah, teşekkürler Tanrım.

“Kayıt cihazını kurmak için girdiğiniz onca zahmetten sonra, şimdi mi soruyorsunuz?”

Gözlerini kırpıştırdı. Bir an için büyük gözlerinde kendimi kaybettim ve hiç bilmediğim bir suçluluk hissettim. Bir bok gibi davranmayı bırak, Grey!

“Hayır, sakıncası olmaz,” diye mırıldandım. O bakışın sorumlusu olmak istemiyordum.

“Kate, yani Bayan Kavanagh, röportajın ne için olduğunu açıkladı mı?”

“Evet, bu yılın mezuniyet töreninde diplomaları ben vereceğim için, okul gazetesinin mezuniyet sayısında yayınlanacak.”

Ne halt etmeye bunu kabul etmiştim, bilmiyordum. PR’den Sam, bana bunun bir onur olduğunu söylemişti ve Vancouver'daki çevre bilimi departmanının onlara verdiğim ödeneği karşılayabilecek başka kaynaklar çekebilmesi için reklama ihtiyacı vardı.

Bayan Steele o büyük mavi gözleri bir kez daha kırpıştırdı, sanki söylediklerim sürpriz olmuştu ve kahretsin - onaylamıyormuş gibi görünüyordu.  Bu röportaj için hiç hazırlanmamış mıydı? Bunu bilmeliydi. Düşüncelerim kanımı dondurdu. O…hoşnutsuz, ondan ya da zamanımı verdiğim hiç kimseden beklediğim bir şey değil.

“Pekala, bazı sorularım olacak Bay Grey.” Sıkıntımdan rahatsız olarak bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı.

“Ben de öyle olacağını düşünmüştüm,” diye mırıldandım kuru bir sesle. Hadi onu kıpırdatalım. Nazikçe yerinde kıpırdandı, sonra kendini toplayıp oturduğu yerde dikleşti ve küçük omuzlarını kaldırdı. Öne eğilerek küçük kayıt cihazının başlatma düğmesine bastı ve kaşlarını çatarak aşağıya, buruşuk notlarına baktı.

“Böyle bir imparatorluk kurmak için çok gençsiniz. Başarınızı neye borçlusunuz?”

Ah, Tanrım! Elbette, o bundan daha iyisini yapabilir? Ne lanet olası, sıkıcı bir soru. Bir nebze özgünlük yok. Bu hayal kırıklığı. Hızla her zamanki yanıtımı verdim, A.B.D. deki olağan üstü insanların benim için çalışıyor olması. Güvendiğim insanlar, herkese güvendiğin sürece ve iyi bir ödeme yaptığında- vesaire, vesaire… Ama Bayan Steele, ben lanet olası bir dâhiyim, bu basit bir gerçek. Yapması çok kolay. Zor durumdaki kötü yönetilen şirketleri alır ve onları iyileştiririm ya da gerçekten çökmüş durumdalarsa mal varlıklarından arındırıp, en yüksek fiyatı verene satarım. Mesele sadece ikisi arasındaki farkı bilmek, değişmez bir biçimde, bu işle görevlendirilen kişiler aşağıda gelir. İşte başarılı olabilmek için iyi insanlara ihtiyanız var ve ben çoğundan daha iyi bir hakim olabilirim.

“Belki de sadece şanslısınızdır,” dedi sessizce. Şanslı?- Sıkıntılı bir ürperti düşüncelerimden geçti- Şanslı? Hayır, Bayan Steele, lanet olası şansın burada yeri yok. O alçak gönüllü ve sessiz görünüyor, ama bu soru? Kimse bana şanslı olup olmadığımı sormadı. Zor iş, insanları benimle getiriyorum, onları yakından takip ediyorum. İkinci bir tahmin gerekirse eğer:  Onlar görevlerinde değillerse, acımasızca onlardan vazgeçiyorum. İşte benim yaptığım, en iyi yaptığım bu. Şansla değil. Eh, siktir et. En sevdiğim Amerikan sanayicinin sözlerinden alıntı yaptım.



Subscribe to Our Blog Updates!




Share this article!

1 yorum:

Yorum yazan güzel ellerinize sağlık (:
ve Lütfen! Küfür içeren veyahut içeriğinde reklam olan yorumları yazmaktan sakınalım. Sormak istediğiniz sorular için bloğun sağ üst köşesinde bulunan İletişim kısmından her zaman mail atabilirsiniz. (:

Return to top of page
Powered By Blogger | Design by Genesis Awesome | Blogger Template by Lord HTML