Uzuuun bir aradan sonra nihayet bloğum ve kitaplarım ile başbaşa kalabileceğim bir günüm olabildi. Eğer çalışan değil okuyan bir kişi olsaydım sanırım hayat benim için pek çok yönden mükemmel olabilirdi. (:
Neyse konumuz bu değil tabi ki. Hadi geçelim"I Love Bad Boys" çalışmamıza (: Çok beklediniz zaten...
Kızlar (beyler) sizlere milyonların sevgilisi, kimsenin hayır diyemeyeceği, bizlere uzunca bir süre cam pencere açık uyutan, bal rengi gözleri olan erkekleri trend yapan, sivri dişli, ziyadesiyle edepli, ısırılıp koparılası suratlı, mükemmel saçlı yakışıklımız, artık evli ve çocuklu bebeğimiz EDWARD CULLEN'ı takdim ediyorum.
Kendisini uzun uzun anlatmama gerek olmadığını düşünüyorum. Lütfen hala Twilight'ı bilmeyen varsa kendisini öldürebilir. Gerçekten! (:
Kendisini Bella olmadan düşünmem imkansız olduğu için çiftimiz ile baş başa bırakıyorum demek daha doğru olur tabi (: En sevdiğim alıntılar ve resimler ile her zamanki gibi gözünüzün gönlünüzün açılması ve kendi Edward'ınızı bulabilmeniz dileğiyle,
Team Edward Forever!
Küçük Kız;)
(Hatırlamak yasak, unutmak korkunç.)
It will be as though I never existed.
(Sanki hiç varolmamışım gibi.)
Somewhere, a clock is ticking.
(Bir yerlerde zaman işliyor.)
When you can’t be with the one you love, will you stay with the one who loves you?
(Sevdiğin tek kişiyle olamadığında, seni seven tek kişiyle kalabilir misin?)
Love Bites Back.
(Aşk yeniden ısırıyor.)
“Haklıydın.” diye inledi Bella gözlerini kapatarak.
Ne kastetmişti? En kötü sonuca zıpladım, uyarılarımı kabul etmişti.
“Genelde öyleyim.” dedim sesimdeki eğlenceyi tutmaya çalışarak; şimdi
ekşiydi. “Ama bu sefer hangi konuda?”
“Dersi asmak sağlıklıdır.” diye iç çekti.
*“Onu… onu bırakmak için bir yol arıyorum.
Sadece kendimi nasıl uzakta tutabileceğimi bilmiyorum.”
*Ve benim meleğim yoktu. Onlar iyiler içindi – Bella gibi insanlar için. O
zaman bütün bunların içinde onun meleği neredeydi? Onu kim koruyordu?
Sessizce güldüm, o rolü şimdilik benim doldurduğumu fark edince
şaşırmıştım. "Bir vampir melek" – bu bir abartıydı.
“Edward.” diye iç çekti ve o da gülümsedi.
O an için trajediyi ittim ve kendime tekrar mutlu olma izni verdim..
"Kac yaşındasın?"
"On yedi," diye cevap verdi.
“Peki ne zamandır on yedi yaşındasın?”
“Bir süredir.”
"On yedi," diye cevap verdi.
“Peki ne zamandır on yedi yaşındasın?”
“Bir süredir.”
"Zaten ne hissettiğimi biliyorsun.."dedim sonunda.
"Buradayım… Bu da aşağı yukarı benim, senden uzak kalmaktansa ölmeyi tercih edeceğimi
belli ediyor." Kaşlarimi çattım.
"Buradayım… Bu da aşağı yukarı benim, senden uzak kalmaktansa ölmeyi tercih edeceğimi
belli ediyor." Kaşlarimi çattım.
"Ben bir geri zekalıyım." dedim. "Sen bir geri zekalısın."dedi gülerek.
Gözlerimiz buluştu ve ben de gülmeye basladım.
İkimiz de bu saçmalığa ve böyle bir anın imkansızlığına gülüyorduk.
"Yani aslan kuzuya aşık olur…" diye mırıldandı.
Bu lafı duyduğumda irkildim ve bunu saklamak için gözlerimi ondan kaçırdım.
"Ne aptal bir kuzuymuş.." dedim iç geçirerek.
“Ne hasta ve mazoşist bir aslanmış.”dedi.
Bu lafı duyduğumda irkildim ve bunu saklamak için gözlerimi ondan kaçırdım.
"Ne aptal bir kuzuymuş.." dedim iç geçirerek.
“Ne hasta ve mazoşist bir aslanmış.”dedi.
"Seninle konuşurken hep çok fazla şey söylüyorum, bu sorunlardan birisi."
"Merak etme, hiç birini anlamıyorum."
"Ben de ona güveniyorum zaten."
"Merak etme, hiç birini anlamıyorum."
"Ben de ona güveniyorum zaten."
"Nasılsa sonunda bulacağım.." dedim onu uyararak.
"Keşke bunu hiç denemesen." Tekrar ciddileşmişti.
"Çünkü...?"
"Ya ben bir süper kahraman değilsem? Ya ben kötü adamlardan biriysem?"
"Keşke bunu hiç denemesen." Tekrar ciddileşmişti.
"Çünkü...?"
"Ya ben bir süper kahraman değilsem? Ya ben kötü adamlardan biriysem?"
"Sen kötü adam değilsin."dedim."Lanet olsun Bella!" dedi nefes nefese.
"Benim sonum olacaksın, yemin ediyorum beni öldüreceksin."
"Seni özledim." diye fısıldadım.
“Biliyorum Bella. İnan bana biliyorum. Sanki yarim sende kalmış gibi.“
"O zaman gel ve al,“dedim.
“Biliyorum Bella. İnan bana biliyorum. Sanki yarim sende kalmış gibi.“
"O zaman gel ve al,“dedim.
" Kal." bu sözcük ağzımdan kayıyordu.
"Kalacağım." dedi. Sesi bir ninni gibi güzeldi.
"Kalacağım." dedi. Sesi bir ninni gibi güzeldi.
"Dediğim gibi, seni mutlu ettiği sürece... senin için en iyisi olduğu sürece."
Başımı sallayamaya çalıştım ama çok ağırdı. " Bu aynı şey değil." diye mırıldandım.
" Sen bunu merak etme Bella. Uyanınca benimle tartışırsın." dedi gülerek.
Sanırım ben de güldüm. " Tamam."
Dudaklarını kulaklarımda hissediyordum.
" Seni seviyorum." diye fısıldadı.
" Ben de."
" Biliyorum." diyerek güldü sessizce.
Ona bakmak için başımı çevirdim. Ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı. Dudakları hafifce dudaklarıma değdi.
" Teşekkürler." dedim iç geçirerek.
" Her zaman."
Artık orada değildim ama az da olsa uyuşukluğa karşı gelmeye çalıştım. Ona söylemek istediğim son bir şey vardı.
"Edward?" Adını net bir biçimde söylemeye çalışmıştım.
" Evet?"
"Bence Alice'in dediği olacak."
Ve sonra gece üzerime çöktü.
" Sen bunu merak etme Bella. Uyanınca benimle tartışırsın." dedi gülerek.
Sanırım ben de güldüm. " Tamam."
Dudaklarını kulaklarımda hissediyordum.
" Seni seviyorum." diye fısıldadı.
" Ben de."
" Biliyorum." diyerek güldü sessizce.
Ona bakmak için başımı çevirdim. Ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı. Dudakları hafifce dudaklarıma değdi.
" Teşekkürler." dedim iç geçirerek.
" Her zaman."
Artık orada değildim ama az da olsa uyuşukluğa karşı gelmeye çalıştım. Ona söylemek istediğim son bir şey vardı.
"Edward?" Adını net bir biçimde söylemeye çalışmıştım.
" Evet?"
"Bence Alice'in dediği olacak."
Ve sonra gece üzerime çöktü.
Çok mutlu olmuştum. Edward bana bakıyordu, belkide neden gülümsememi bastırmaya çalıştığımı düşünüyordu.
"Belkide benim işim o ilk minibüs vakasına kadardı.Kadere müdahale ettiğini düşündün mü hiç?"dedim.
"O ilk değildi,"dedi nerdeyse duyulmayacak kadar alcak sesle.Şaşkınlıkla ona baktım, ama o gözlerini yere dikmişti."Senin işin benimle tanışana kadardı."
"..İşte bu yüzden gitmeliyim. Ama merak etme, ben bencil bir yaratığım.Seni yanında olmayı yapmam gereken şeyi yapamayacak kadar çek seviyorum."
"Sevindim"
"Sevinme!"Yine elini çekti ama bu sefer daha nazikti. Sesi her zamankinden sertti. Yinede diğer bütün insanların sesinden çok daha güzeldi. Onu anlamak çok zordu, bu değ halleri beni şaşkına çeviriyor, afallamama sebep oluyordu.
"İstediğim tek şey yanımda olman değil! Bunu sakın unutma. Senin için başkalarından olabileceğimden daha tehlikeli olduğumu sakın unutma." Durup boş gözlerle ormana baktı...
"Sevindim"
"Sevinme!"Yine elini çekti ama bu sefer daha nazikti. Sesi her zamankinden sertti. Yinede diğer bütün insanların sesinden çok daha güzeldi. Onu anlamak çok zordu, bu değ halleri beni şaşkına çeviriyor, afallamama sebep oluyordu.
"İstediğim tek şey yanımda olman değil! Bunu sakın unutma. Senin için başkalarından olabileceğimden daha tehlikeli olduğumu sakın unutma." Durup boş gözlerle ormana baktı...
"Kaç yaşındasın?"
"On yedi."
"Peki ne zamandır on yaşındasın?"
Yolla bakarken dudağını ıssırdı.Sonunda itiraf etti"Bir süredir."
"Peki"Gülümsedimi bana dürüst davrandığını bilmek güzeldi.Bana yinede şoka girmemden korkarmış gibi bakıyordu.
Bundan cesaret alarak güldüm. Edward kaşlarını çattı.
"Gülme ama gündüzleri nasıl dışarı çıkyorsun?"
Ama o güldü. "Efsane"
"Güneş sen yakmıyor mu?"
"Efsane"
"Tabutta uyumak?"
"Efsane"Bir an tereddüt etti sonra garip bir sesle cevap verdi "Ben uyumam"
Bunu kavrayabilimem için düşünmem gerekti."Hiç mi?"
"Hiç" dedi.Sesi çok alçaktı.Gözlerinde hüzün vardı.Altın rengi gözlerini gözlerime dikmişti.O başını çevirene kadar ona baktım.
"En önemli soruyu henüz sormadın."Sert sert bakışları buz gibidi.
Gözlerimi kırpıştırdım.Üzerimdeki etkisi geçmemişti"Hangi soruyu?"
"Ne içip içmediğimi merak etmiyor musun?" Sesi dalga geçer gibiydi...
"Gülme ama gündüzleri nasıl dışarı çıkyorsun?"
Ama o güldü. "Efsane"
"Güneş sen yakmıyor mu?"
"Efsane"
"Tabutta uyumak?"
"Efsane"Bir an tereddüt etti sonra garip bir sesle cevap verdi "Ben uyumam"
Bunu kavrayabilimem için düşünmem gerekti."Hiç mi?"
"Hiç" dedi.Sesi çok alçaktı.Gözlerinde hüzün vardı.Altın rengi gözlerini gözlerime dikmişti.O başını çevirene kadar ona baktım.
"En önemli soruyu henüz sormadın."Sert sert bakışları buz gibidi.
Gözlerimi kırpıştırdım.Üzerimdeki etkisi geçmemişti"Hangi soruyu?"
"Ne içip içmediğimi merak etmiyor musun?" Sesi dalga geçer gibiydi...
.... "Üzgünüm Bella, buradan sonrasını yürümemiz gerekecek."
"Ne yapalım biliyor musun? Sen git, ben burada bekleyeyim."
"Cesaretine ne oldu? Bu sabah inanılmazdın."
"En son maceramızı unutmadım." Daha sadece üzerinden bir gün geçmişti.
Bir anda dışarıya çıkıp benim tarafıma doğru geldi ve üzerimdeki kopçaları açmaya başladı.
"Bunları ben açarım, sen git." diyerek ona karşı geldim. "hafızanı bir yoklasan diyorum."
Ben daha bir şey söylemeden beni arabadan indirdi.
Hava sisliydi, sanırım Alice haklı çıkacaktı.
"Neden hafızamı yoklayacağım?" diye sordum sinirli bir şekilde.
Beni dikkatle izliyordu ama gözlerinde alaylı bir bakış da vardı.
"Neden hafızamı yoklayacağım?" diye sordum sinirli bir şekilde.
Beni dikkatle izliyordu ama gözlerinde alaylı bir bakış da vardı.
Ellerini iki yanımdan cipe koydu, bana doğru eğildi.Gitgide yaklaşıyordu, yüzü yüzümden sadece birkaç santim uzaktaydı.Kaçacak bir yerim kalmamıştı.
"Seni endişelendiren şey tam olarak nedir?"
"Hımmm... Bir ağaca çarpmak ve ölmek. Sonra hastalanmak."
Gülmemek için kendini zor tutuyordu. Sonra başını eğdi ve soğuk dudaklarıyla hafifçe boynuma dokundu.
"Hala endişeli misin?" diye mırıldandı, sesi tenime çarpıyordu.
"Evet. Yani ağaçlara çarpmak ve hastalanmak konusunda."
Yüzümde nefesini hissediyordum.
"Peki ya şimdi?"
"Ağaçlar," dedim nefes nefese. "Bulantı."
Gözkapaklarımı öpmek için başını kaldırdı. "Bella gerçekten de bir ağaca çarpacağımı düşünmüyorsun değil mi?
"Hayır, ama ben çarpabilirim." Sesimde kendine güvenden eser yoktu. Edward kolay bir zaferin kokusunu almıştı.
Usulca yanaklarımı öptü, dudaklarıma sıra geldiğinde durdu.
"Bir ağacın sana zarar vermesine izin verir miyim?" Dudakları titreyen dudaklarıma dokunacaktı neredeyse.
"Hayır," dedim. Bulacak bir bahanem vardı ama aklıma gelmedi.
"Görüyorsun işte korkacak hiçbir şey yok, değil mi?"
"Hayır," dedim. Artık vazgeçmiştim.
Sonra yüzümü neredeyse sertçe ellerinin arasına aldı ve beni kararlı ve sert dudaklarıyla öptü.
"Seni endişelendiren şey tam olarak nedir?"
"Hımmm... Bir ağaca çarpmak ve ölmek. Sonra hastalanmak."
Gülmemek için kendini zor tutuyordu. Sonra başını eğdi ve soğuk dudaklarıyla hafifçe boynuma dokundu.
"Hala endişeli misin?" diye mırıldandı, sesi tenime çarpıyordu.
"Evet. Yani ağaçlara çarpmak ve hastalanmak konusunda."
Yüzümde nefesini hissediyordum.
"Peki ya şimdi?"
"Ağaçlar," dedim nefes nefese. "Bulantı."
Gözkapaklarımı öpmek için başını kaldırdı. "Bella gerçekten de bir ağaca çarpacağımı düşünmüyorsun değil mi?
"Hayır, ama ben çarpabilirim." Sesimde kendine güvenden eser yoktu. Edward kolay bir zaferin kokusunu almıştı.
Usulca yanaklarımı öptü, dudaklarıma sıra geldiğinde durdu.
"Bir ağacın sana zarar vermesine izin verir miyim?" Dudakları titreyen dudaklarıma dokunacaktı neredeyse.
"Hayır," dedim. Bulacak bir bahanem vardı ama aklıma gelmedi.
"Görüyorsun işte korkacak hiçbir şey yok, değil mi?"
"Hayır," dedim. Artık vazgeçmiştim.
Sonra yüzümü neredeyse sertçe ellerinin arasına aldı ve beni kararlı ve sert dudaklarıyla öptü.
Kaşlarını kaldırdı: ''Senin hayalin bu mu ? Bir canavar olmak mı? ''Tam olarak degil'' dedim.
''Bella.'' Parmaklarını dudaklarımda gezdiriyordu.''Senin yanında kalacağım, bu yetmez mi ?''
''Şimdilik yeter'' ...
Yüzüne dokundum.''Bak,'' dedim.''Seni bu dünyadaki herşeyden daha çok seviyorum Bu yetmez mi ?
''Evet yeter,'' diye cevap verdi gülümseyerek , ''Sonsuza kadar yeter''
Soğuk dudaklarını boynuma bastırmak için birkez daha eğildi.
''Bella.'' Parmaklarını dudaklarımda gezdiriyordu.''Senin yanında kalacağım, bu yetmez mi ?''
''Şimdilik yeter'' ...
Yüzüne dokundum.''Bak,'' dedim.''Seni bu dünyadaki herşeyden daha çok seviyorum Bu yetmez mi ?
''Evet yeter,'' diye cevap verdi gülümseyerek , ''Sonsuza kadar yeter''
Soğuk dudaklarını boynuma bastırmak için birkez daha eğildi.
"Hayat size beklentilerinizin çok ötesinde bir düş sunduğunda,sona geldiğinizde üzüntü duymanız mantıklı değildir."
''Artık kendimde senden uzak durmaya yetecek gücü bulamıyorum..''
Edward Cullen
When you can live forever what do you live for?
(Sonsuza kadar yaşayabildiğinde ne için yaşarsın?)
Hayatım bitmeyen değişmeyen bir geceydi.
Her zaman gereksinim olarak benim için gece olmalıydı.
O zaman şu anda gecemin yarısında güneşin doğuyor olması nasıl mümkün olabilirdi?
Yasak meyve en tatlı olandır
Üç şeyden kesinlikle emindim..Birincisi Edward bir vampirdi..İkincisi onun ne kadar baskın olduğunu bilmediğim bir yanı kanıma susamıştı..Üçüncüsü ona koşulsuz ve geri dönülmez bir şekilde aşık olmuştum ..Bella Swan
Beni istediğin sürece seni isteyeceğim. Sonsuza kadar! Edward Cullen
Nasıl öleceğimi hiç düşünmemiştim ama sevdiğin birisi için can vermek ölmek için güzel bir yol gibi görünüyor.Bella Swan
Edward : İyi..
Bella : Senden değil..Beni bırakıp gitmenden,tekrar ortadan kaybolmandan korkuyorum.
Bella: Herkes bize bakıyor.
Edward: Şu çocuk hariç.Hayır o da baktı.
Nasıl olsa cehenneme gideceğim için tüm kuralları yıkıyorum .
Bir yalana inanıyorsun, bir maskeye.
Ben dünyanın en tehlikeli yırtıcısıyım, bende ki her şey seni bana çekiyor; sesim, yüzüm hatta kokun bile.
Sanki bunlara ihtiyacım varmış gibi..
Sanki benden kaçabilirmişsin gibi, benimle mücadele edebilirmişsin gibi..
Ben öldürmek için yaratıldım...
Hiç kimsenin kanını seninki kadar istememiştim. Edward Cullen
Vampirlerle dolu bir eve gideceğin için değil de senden hoşlanmayacaklarından korkuyorsun.
Edward Cullen
Ahahha! Kuzu uzun süredir Edward'dan nefret ediyo'dum ama kitabı okuduğum zamanki âşkımı depreştirdin be :D
YanıtlaSilyaaa ben ikisini de yerim gerçekten mükemmeller :)) ellerine sağlık bebeğim çok güzel olmuş alıntılar da ayrıca mükemmel ötesi her seferinde bi iç çektirdi bana resmen :)
YanıtlaSilAnnem insan Edward'dan nasıl nefret edebilir ya kıyamam ben ona (: Tek aşkım diyebilirim o kadar sevemem (: Daha post hazırlanır Küçük Kız tarafından Edward için (:
YanıtlaSilAhh ahh! Yıllar geçti ben hala iç çekiyorum annem (: Geçmedi gitti (:
YanıtlaSilKuzu, bu kitabı okuduğum zamanlarda tek fiction karakter buymuş gibi gelirdi gözüme. :D Sonra daha caziplerini misal Adiran'ı bulunca öldü aşkım :D
YanıtlaSilYahu Adrian kim bunun yanında deli (: Elma ile armut kıyaslanır mı =D Şimdi filmi filan geç kitaba dönelim, öyle bir erkeğe şu gün gelse kim hayır diyebilir allaha sen söyle kim diyebilir yani :)
YanıtlaSilKitaptaki Edward'ı çok sevmiştim ama Alacakaranlık'ın Türkçe dublajını izledikten sonra ona farklı gözle bakamadım vallahi :D Bence o filmin-kitabın Bad-boy'u Jasper. Sessiz, karizmatik yeri geldiğinde saldırgan :D Ve alıntılar için çok teşekkürler nostaji yapmış oldum :))
YanıtlaSilyaaa değil mi (: aklın yolu bir!
YanıtlaSilYa ama haksızlık bu ! Böyle bir soru olmamaz bi' kere. Öyle önüme çıkma ihtimali olsa Adrian çıksın isterim be :D
YanıtlaSilAhahaha! Hepimiz aynı dertten muzdarip durumdayız zaten. Haremimizden eksilen olmaz ama artış revaçta :D
YanıtlaSilBence Edward pek Bad-Boy değil, ama bu role bir insan bu kadar mı cuk oturur? O kısmı hiç sorgulamıyorum :D Ellerine sağlık canım...
YanıtlaSilEdward onur konuğu :) onun boy olması yeterli :) gerçekten başkasını düşünemem bile robbert dışında bu role cuk oturuyor adam :)
YanıtlaSilBenim ilk aşkım o yeaaa :D Süper olmuş ama dediğin gibi yani bir insana Bella lık bu kadar mı yakışmaz :D Her ne kadar kitabını daha çok sevsem de filmini sırf Rob için bi 20 kere izledim sanırım *-* Ellerine sağlık!
YanıtlaSilteşekkür ederim cnm :) aynen Rob'un yeri her zaman ayrı ):
YanıtlaSilahhh aşkımmmmmmmmmmmmmmm !!!!!!! kitap okumaya başlamamı sağlayan erkek o <3
YanıtlaSilonun gibi biri bulunmaz bu dünyada yaaa hiçbir zaman benim için önemini kaybetmeyecek bir yakışıklı o bad-boy mu orasını bilemem gerçi sonuçta adam vampir içinde bir kötü vardır kesin ama benim gözümde ne yaparsa yapsın bir tanrı o
Edward candır :) <3
YanıtlaSil